İMEAK DTO Eylül 2022 AB Bülteni
Sayın Üyemiz,
Avrupa’da denizcilik sektöründe enerji verimliliği uygulamaları, deniz çevresinin korunması, teknoloji ve dijitalleşme konularında meydana gelen güncel gelişmelere ilişkin çeşitli kaynaklardan derlenen haberler bilgilendirme amacıyla aşağıda sunulmaktadır.
1- Kuzey-Batı Avrupa’da Hidrojen Yakıtlı Su Yolu Taşımacılığı için Sistem Tabanlı Çözümler.
Ulaşım sektöründe sera gazı emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliği ve hava kalitesi açısından büyük önem arz etmektedir. Deniz taşımacılığı, Avrupa iç navlununun %84’lük kısmını oluşturan Kuzey-Batı Avrupa’da toplum ve taşınan yükler için kilit bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, iç sularda faaliyet gösteren gemilerin neredeyse tamamında, dizele benzer şekilde CO2, nitrojen oksitler (NOx), partikül madde (Particulate Matter-PM) ve kükürt dioksit (SO2) emisyonuna sebep olan mazot (gasoil) kullanılmaktadır. İç su yolları ve deniz taşımacılığı sektörleri bu nedenle daha çevre dostu olma konusunda büyük potansiyele sahiptir.
Hidrojen ile sevk sağlayan teknolojilerin geleneksel yanmalı motorlara göre önemli avantajları bulunmaktadır. Hidrojen, herhangi bir emisyon oluşturmadan mekanik veya elektrik enerjisine dönüştürülebilmektedir. Ayrıca hidrojenli sevk sistemleri sessiz çalışmakta olup daha az bakım gerektirmektedir.
Hidrojen ile çalışan sevk sistemleri halihazırda piyasa olgunluğuna yakındır ve deniz taşımacılığının yüksek verimlilik ve yüksek enerji yoğunluğu ile tamamen dekarbonizasyonuna olanak sağlayan tek seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yakıtların alımı özel bir altyapı gerektirmektedir. Öngörülebilir rotaları ve diğer sektörlerle olan yakınlığı ile su taşımacılığının, hidrojen seçeneğine uygun olduğu değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda, hidrojenin alternatif yakıt olarak kullanılmasına yönelik Interreg Kuzey-Batı Avrupa H2Ships Projesi’nde yaşanan gelişmeler büyük önem arz etmektedir. Söz konusu proje, bölgede hidrojen yakıt ikmali ile sevkiyatın teknik ve ekonomik fizibilitesini göstermek ve teknolojik altyapı açısından doğru bir pazara giriş koşullarını belirlemek amacıyla başlatılmıştır.
Projenin başlatılmasının akabinde, H2Ships’in bir parçası olarak iki pilot projenin uygulanması, Amsterdam ve Belçika’da hidrojenle çalışan yeni bir liman gemisinin inşa edilmesi, rüzgar çiftliği bakım gemilerine güç sağlanması ve yeni inşa edilen bir hidrojen yakıt ikmal istasyonunun güvenli ve verimli çalışmasını sağlamak için yardımcı ekipman kurulması planlanmaktadır.
Projenin toplam bütçesi 6,33 Milyon Euro olmakla birlikte 2019 ile 2022 yılları arasında Kuzey-Batı Avrupa ülkelerinden 3,47 Milyon Euro tutarında destek alınmıştır. H2Ships projesinin 5 ülkeden 13 ortağı bulunmakta ve Avrupa Enerji Araştırmaları Enstitüsü tarafından koordine edilmektedir.
Mart 2022 ayında başlayan ihale sürecinin ardından Neo Orbis yolcu gemisinin inşası için yeni nesil tersaneler Ağustos 2022 ayında seçilmiştir. Amsterdam Limanı’nda çalışacak geminin, hidrojenin ürettiği elektrikle 2023 yılı başlarında Amsterdam kanallarında ve Amsterdam ile Ijmuiden arasındaki bölgede çalışacak şekilde tasarlandığı ifade edilmiştir.
Söz konusu projenin uygulama aşaması Avrupa limanlarının yeni nesil yakıtlara entegre olması sürecinde kilometre taşı olmakla birlikte yaratacağı ekonomik imkanlar da denizcilik sektörünce yakından takip edilecektir. (Kaynak: Interreg North-West Europe H2Ships Resmi İnternet Adresi, TradeWindns)
2-Yeşil Denizcilik Koridorlarının Geliştirilmesine Yönelik Clydebank Deklarasyonu.
Kasım 2021 ayında düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı 26’ncı Oturumuna (Climate Change Conference of the Parties-COP26) katılan ülkeler arasında anlaşma imzalanmıştır.
Söz konusu anlaşma ile denizcilik sektöründe dekarbonizasyon ve temiz hava politikaları arasındaki sinerjiyi sürdürmenin ve bu sinerjiyi Denizlerin Gemiler Tarafından Kirletilmesinin Önlenmesine Ait Uluslararası Sözleşmesi (Convention for the Prevention of Pollution from Ships-MARPOL) uyarınca gemilerden kaynaklanan kirliliğin azaltılmasıyla ilgili mevcut önlemler kapsamında oluşturmanın faydalarına dikkat çekilmiştir. Ayrıca önümüzdeki on yıllık süreçte temiz denizcilik yakıtlarını, sıfır emisyonlu gemileri ve alternatif sistemleri desteklemenin önemine dikkat çekilmiş olup dekarbonizasyonun mümkün olduğunu göstermek için uluslararası bir koalisyonun kurulmasına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekilmiştir.
Bahse konu deklarasyonla, iki veya daha fazla liman arasında sıfır emisyonlu deniz yolları olan yeşil deniz taşımacılığı koridorlarının kurulması desteklenecektir. Yeşil koridorların getireceği yakıt tasarrufunun yanı sıra bağlantı kurulan limanlar arası ticari faaliyetin de artıracağı ve böylelikle ekonomik gelişme sağlayacağı öngörülmektedir.
Clydebank Deklarasyonunun imzalanmasının ardından Rotterdam ve Singapur Denizcilik İdaresi düşük ve sıfır karbonlu denizcilik adına dünyanın en uzun yeşil koridorunu geliştirmek üzere anlaşmıştır. Bu kapsamda, 1 Ağustos 2022 tarihinde Singapur Denizcilik İdaresi ile Rotterdam Limanı arasında bir memorandum imzalanmış olup, 2027 yılına kadar sürdürülebilir denizciliğin oluşturulmasına yönelik tedarik zincirindeki paydaşlar bir araya getirilecektir. (Kaynak: Britanya Hükümeti Resmi İnternet Adresi, TradeWinds)
3- Hollanda’daki İlk Hidrojen Yakıt İkmali Lisansı.
Hollanda’nın Ijmuiden Limanında ilk hidrojen yakıt ikmal lisansı verilmiştir. Söz konusu lisans ile Hollanda merkezli bir firmanın gemi personeli transfer gemisine yakıt ikmali yapmıştır. Kuzey Denizi’nin sürdürülebilir enerji sağlamak adına kritik öneme sahip bir yer olarak kabul edilmesi nedeniyle ilgili lisansın alternatif yakıtların geleceğini temsil eden hidrojen kullanımını kolaylaştıracak önemli adımlardan olduğu ve sektörün sürdürülebilirliğini artıracağı ifade edilmektedir. (Kaynak: Splash247)
4- Deniz Dalgalarının Yakıt Tasarrufu Sağlamasına Yönelik Araştırma.
Yunanistan Ulusal Teknik Üniversitesi ve Singapur Nanyang Teknoloji Üniversitesi tarafından sürdürülen araştırmanın sonuçlarına göre deniz dalgalarının hızının yakıt sarfiyatını %5-10 oranında azalttığı görülmüştür. Araştırmada ortaya çıkan sonuçla, karbon emisyonunu azaltıcı bir yöntemle gemi sahiplerinin rotalarını ayarlayabileceği ortaya konulmuştur. Araştırma doğrultusunda geliştirilen yazılımla geminin uzunluğu, genişliği ve yükleme durumu dahil olmak üzere belirli parametreler ölçülerek dalgaların gemiye yansıtacağı ek direnç gemi işletmecileri tarafından ölçülebilmektedir. Böylelikle gemilerin enerji verimliliğinin artışı ve denizcilik faaliyetlerinin emisyon hacminin azaltılmasına yönelik Uluslararası Denizcilik Örgütü (International Maritime Organization-IMO) hedeflerine adaptasyon sağlanması öngörülmektedir. IMO’da gözlemci statüsüne sahip Uluslararası Çekme Tankları Konferansı (International Towing Tank Conference-ITTC) tarafından uygulanarak test edilmiştir. Söz konusu çalışmanın ISO 15016 standartlarına da uygun olduğu görülmüş olup, gerekli revizyonların da 2022 yılı bitimine kadar sağlanacağı belirtilmektedir. (Kaynak: Lloyd’s List)
5- LNG Altyapı İyileştirmeleri.
SEA-LNG uluslararası sektör birliği tarafından sürdürülen bir araştırmanın sonuçlarına göre VLCC tankerlerinde gerçekleştirilen LNG altyapı iyileştirmelerinin Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün Karbon Yoğunluk Göstergesi (Carbon Intensity Indicator-CII) kriterlerine uyumu artıracağı belirtilmiştir. İlgili araştırmada elde edilen bulgular, LNG yakıtının, karbondioksit oranının 2030 yılına kadar %40 azalmasına ve sera gazı emisyonlarının da 2050 yılına kadar yarıya indirilmesine yönelik hedefleri karşılamak için bir geçiş yakıtı olarak kullanılabileceğini göstermektedir. (Kaynak: Lloyd’s List)
6- Avrupa Birliği ve EMSA Tarafından Yürütülen Müşterek Çalışma Pilot Projesi Nihai Teknik Raporu Yayınlandı.
Avrupa Komisyonu Denizcilik ve Balıkçılık Genel Müdürlüğü (Diretorate General for Maritime Affairs and Fisheries-DG MARE) ile Avrupa Deniz Emniyeti Ajansı (European Maritime Safety Agency-EMSA) tarafından, Ortak Bilgi Paylaşım Ortamı (Common Information Sharing Environment-CISE) Süreci kapsamındaki Avrupa Denizcilik Tek Pencere Ortamında (European Maritime Single Window enviroment-EMSWe) sektör ve idareler arasında müşterek çalışmanın teşvik edilmesine yönelik Avrupa Denizcilik ve Balıkçılık Fonu (European Maritime and Fisheries Fund-EMFF) çalışma programının yürütülmesi için 18 Eylül 2018 tarihinde bir hibe anlaşması imzalamıştır. Paydaşlar ve ilgili ekiplerle iletişimi kolaylaştırmak amacıyla “Müşterek Çalışma Projesi” adı altında faaliyet belirlenmiştir. Söz konusu proje Mayıs 2022 ayına kadar sürmüş olup ilgili Komisyon Genel Müdürlüklerinden oluşan bir Yürütme Kurulu ve EMSA tarafından denetlenmiştir.
Proje kapsamında öncelikle, daha iyi veri tutarlılığı elde etmek, verilerin yeniden kullanımını iyileştirmek ve Avrupa Birliği Üye Devletleri ve EMSA sistemleri arasında veri değişimini uyumlu hale getirmek için Üye Devletlere, Ulusal Deniz Tek Pencere (National Maritime Single Window-NMSW) çözümlerini ve SafeSeaNet (SSN) ile arayüzlerini iyileştirmede yardımcı olunması amaçlanmıştır. İkinci olarak ise, müşterek çalışma çözümleri ve şartlarının detaylandırılması yoluyla EMSW ortamının geliştirilmesine katkıda bulunmak hedeflenmiştir. Çalışma, EMSW ortamının daha da geliştirilmesine ve CISE’nin hedeflerinden biri olan denizcilik alanındaki idareler arasında daha güçlü bilgi alışverişi kanalları oluşturulmasına katkıda bulunmuştur.
Üye Devletlerin yetkilileri arasında denizcilik bilgisi alışverişinde SSN’in merkezi rolünü dikkate alan proje, Ulusal Denizcilik Tek Pencere Sistemi (Maritime National Single Window-MNSW) ve gemi işletmecileri için bir değişim platformu olarak hizmet etmek üzere MNSW’yi daha da geliştirmek için olası seçenekleri belirlemiştir. “Blockchain”, “Cloud” hizmetleri, “CEF” yapı blokları ve CISE bağlantıları kullanılarak veri alışverişi dahil olmak üzere çeşitli teknolojik seçenekler değerlendirilmiştir. Bu seçenekler, Üye Devletler arasındaki bilgi alışverişini güvence altına almak için iyi tanımlanmış teknik önlemler olarak tanımlanmaktadır.
Gönüllülük esasıyla katkı sağlayan 14 AB Üye Devlet ile işbirliği içinde, denizde durum farkındalığını geliştirmek ve gemiden karaya raporlamayı azaltmak için Üye Devlet yetkililerinin SSN bilgilerini otomatik olarak alıp kendi sistemlerine entegre edebildiklerini kanıtlayan çözümler bahse konu proje ile geliştirilmiştir. Ayrıca proje ile, Zorunlu Raporlama Sistemi (Mandatory Reporting System-MRS) ve Gemi Trafik Servisi (Vessel Traffic Service-VTS) ile gemiden karaya raporlamanın elektronik yollarla yapılabileceği, dolayısıyla sesli iletişimi azaltıldığını ve e-navigasyon konseptini hayata geçirildiği ortaya konulmuştur. Söz konusu proje, Norveç ve Avrupa Uzay Ajansı (European Space Agency-ESA) ile bir VDE-SAT gösterim projesine katkıda bulunarak, konsepti daha da geliştirilmiş ve bu tür gemiden karaya yapılan raporlamanın uydu bağlantıları kullanılarak iletilebileceğini göstermiştir.
Ayrıca proje ile, gemi kimlik bilgileri ve ayrıntılarının yanı sıra coğrafi alanlar, tehlikeli ve kirletici madde özellikleri hakkında ana veritabanı hizmetleri geliştirilmiştir. Bu tür hizmetler ile, idari yükü azaltmak ve rapor edilen bilgilerin kaliteli olduğunu garantilemek için EMSA denizcilik uygulamaları ve Üye Devletlerin sistemleriyle entegre edilebilecek referans bilgilerinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Müşterek Çalışma Projesi ile, uyumlu ve birlikte çalışabilir EMSWe’nin kurulması, daha güvenli ve verimli liman dokümantasyon değişimleri, merkezi veri tabanları, veri işleme hizmetleri ve gemiden karaya raporlamanın dijitalleştirilmesi gibi Üye Devletlere yönelik SeaSafeNet hizmetlerinin daha da geliştirilmesine katkıda bulunacak somut sonuçlar üretilmiştir. (Kaynak: EMSA, Avrupa Birliği Web Sitesi)
7- Denizcilik Sektöründe Kullanılmak Üzere Yenilenebilir Enerji Üretimi Talep Ediliyor.
Almanya merkezli yeşil hidrojen üretim şirketi ile enerji sektöründe faaliyet gösteren Fransız mühendislik ve teknoloji şirketi tarafından, endüstriyel ölçekte havacılık ve denizcilik sektörlerinde kullanılmak üzere yenilenebilir yakıtlar üretmeyi hedefleyen Hynovera Projesi’nin fizibilite çalışmaları başlatılmıştır.
Toplam hacmi yaklaşık 460 milyon € (467 milyon $) olan Hynovera Projesi kapsamındaki çalışmaların, Fransa’da bulunan eski Provence kömür yakıtlı elektrik santralinin sahasında gerçekleştirileceği belirtilmektedir. Proje, enerji dönüşümü kapsamında endüstriyel bir yenileme oluşturmak için yerel makamlar, devlet ve proje sahibi firmalar tarafından imzalanan bölgesel paktın bir parçası olarak tanımlanmaktadır.
Mayıs 2021 ayında imzalanan mutabakat anlaşmasına kapsamında söz konusu şirketler, Hynovera Projesi’nin bir bölümü olan “BioTfuel” teknolojisini endüstriyel ölçekte uygulayan dünyadaki ilk şirketler arasında yer almaktadır. BioTfuel teknolojisi, ekolojik olarak tasarlanan ormanlardan elde edilen ahşaptan yeşil parafin veya yeşil dizel gibi yenilebilir yakıtların üretilmesine olanak tanımaktadır. (Kaynak: World Maritime News)
8- Paris MOU Kapsamında, 01.01.2022-26.08.2022 Tarihleri Arasındaki Türk Bayraklı Gemi Tutulmaları.
01.01.2022–26.08.2022 tarihleri arasında Paris Memorandumu (Paris MOU) üye limanlarında Türk Bayraklı gemilere yönelik 135 denetim gerçekleştirilmiş ve anılan tarihe kadar söz konusu denetimlerde İtalya’nın Augusta ve Savona Limanları ile Almanya’nın Bremen Limanı, Yunanistan’ın Aspropirgos Limanı ve Romanya’nın Köstence Limanı’nda toplam 5 adet Türk Bayraklı gemi tutulmuştur. Türk Bayraklı gemi tutulmalarına ilişkin detaylı bilgiler Odamız web sayfasında (https://bit.ly/3OzOhVQ) yer almaktadır.
Bilgilerinize arz/rica ederim.
Saygılarımla,
İsmet SALİHOĞLU
Genel Sekreter